25 Mayıs 2019 Cumartesi

2018-2019 ÖĞRETİM YILI HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ DERSİ YILSONU SINAVI ÖZET ve ÖRNEK CEVAP ANAHTARI


AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 2018-2019 ÖĞRETİM YILI
HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ DERSİ YILSONU SINAVI ÖZET ve ÖRNEK CEVAP ANAHTARI 24.5.19
SINAV YÖNERGESİ:
Sınav süresi 120 dakikadır. Aşağıdaki sorulardan seçtiğiniz dördünü yanıtlayınız. Cevap kâğıdındaki ilk dört yanıt dikkate alınacaktır. Her bir soru 30 puan değerindedir. Dijital kaynaklar hariç her tür basılı ve yazılı kaynağı kullanmak serbesttir. Ek kâğıt verilir. Tükenmez kalem kulanınız. Kitap ve makalelerden yaptığınız doğrudan alıntıların altını çiziniz. Uzun alıntılar ve ilgisiz açıklamalar puan kırılmasına neden olur. İmla, kompozisyon ve yazının okunaklılığı değerlendirilerek kâğıdın geneli üzerinden puan ekleme veya azaltma yapılabilir. Sınav yönergesini ve soruları anlamak sınava dâhildir. Sınav sonunda soru kâğıtlarını alabilirsiniz. Başarılar dilerim.              
Furkan Kararmaz
SORULAR
1.     Farz edelim ki, Merihli[1] bir sosyolog dünyaya gelip Türkiye’de araştırma yapmak için yerleşiyor ve kimseye görünmediği için kolayca araştırmalarını sürdürebiliyor. Merihli Cuma günleri iki müesseseye giden insanların çoğaldığını görecektir: Camiler kalabalıklaşıyor ve bankalara girip çıkan artıyor. Merihli bunları kaydedebilir, fakat “hafta sonu” ve “İslam dini” müesseselerinin Türkler için “anlamını” saptayamazsa, toplumun analizini pek ileriye götüremez.”[2]
Bu sözleri sizce Marx, Durkheim ve Weber üçlüsünden en çok hangisi desteklerdi? Neden? Açıklayınız.
Weber(10p.), Anlayış Sosyolojisi(10p.), yorumlayıcı sosyal bilimin toplumsal gerçeklik anlayışı(10p.)

2.     Hukuksuz ‘filia’ vardır ama ‘filia’sız hukuk yoktur” sözü hangi düşünüre aittir? Bu sözle özetlenmek istenen nedir? Açıklayınız.
Aristoteles (10 p.), insanın toplumsallaşma eğilimi ve olanağı olarak filia (10p.), hukukun kaynağı olarak toplumsal ilişkilerin ortaya konulması ancak her toplumsal ilişkinin hukuk oluşturmaması(10p.)

3.     Normatif olguların hukukileşmesi sürecinde iktidarın rolü nedir? Örneklerle açıklayınız.
Bir kez ortaya çıkmakla insanları belirli bir yönde davranmaya iten alışkanlık, gelenek, yöntem gibi kararlı toplumsal unsurlara, gruplara, kişiler arası ilişkilere, toplum yapılarına normatif olgular diyoruz. Bunlar hukuk yaratmaya veya hukuka temel teşkil etmeye elverişli olgulardır. Bunlar, bitirilmesi gereken bir iş fikrini içerirler ve bunlara toplum nazarında olumlu bir değer yüklenmekte ve bu değer davranışlarla da tasdik edilmektedir. (10 Puan) Bu koşulları sağlayan bir olgu normatif olgu olarak adlandırılabilir ve hukuka temel teşkil edebilir. Ancak henüz hukuk değildir. Toplumsal olgular liberal hukuk yaklaşımlarında ileri sürüldüğü gibi kendiliğinden hukukileşmez. Hukuk olabilmesi için o toplumda yer alan iktidar dolayımından geçmesi gerekir. Bu iktidarın bugünkü anlamda modern iktidar olması şart değildir. Bir normatif olgu karşısında iktidar, gözettiği hukuk siyaseti çerçevesinde farklı yönlerde karar alabilir. İktidar o normatif olguyu onaylayıp tanzim etme yolunu seçebilir veya o normatif olguyla mücadele etme ve ortadan kaldırma yolunu seçebilir. İki durumda da normatif olgu hukuka temel teşkil etmiş olacaktır. İktidar bu normatif olguya şu veya bu yönde müdahale etmeme yolunu da seçebilir. Bu halde bu olgunun hukukiliği tartışmaya açıktır. (10 Puan) Bir de örnek verilmesi gerekiyor: Töre cinayetleri örneği veya patika örneği olabilir veyahut da meseleye uygun başka bir örnek olabilir. (10 p.)

4.      Okulu bırakıp boş gezmeye başlayınca herkesle tanıştım, her ortama girdim çıktım. Eve gitmez oldum. Okul iyi değildi. Öğretmenle aramızda kavga çıktı. Beni herkesin önünde dövdü. Bizim maddi durumumuz yoktu. Herkes biliyordu annem kâğıt topluyor. Kimse benimle gezmezdi. Ben de tayfalara girdim. Bizim tayfamız her yere uzanırdı. Başka tayfalar da var. Gültepe, Gaziosmanpaşa, Fatih… Hepsinin tayfasına girdim çıktım, oturdum, kalktım. Sonra D. ağabey gel beraber koşturalım dedi. Diyeceksin ki seni nasıl buldular? Bunlar esrar, hap satılan yerlerde kaynağa yatarlar. Hangi çocuk çok para veriyor, sık geliyorsa onu ekibe katarlar. En kolay balicileri avlarlar. Balicilere bir gecekondu gösterirler, burada otur derler. Onlara bitikler denir. Bitiklerin bir üstüne tayfa denir. Ben tayfayım mesela, benim bir üstüm ekip başı, onun bir üstü de ‘güzel ağabey’. Bir sıkıntı oldu mu bitiklerden birine gel buraya der ağabey, git karakola üstlen. Kendisi girse 20 yıl, çocuk girse 2 yıl yatar. Güzel ağabey içeride ona bakar. Tayfa bir Mercedes buldu diyelim hemen ekip başına verir. Ekip başı onu güzel ağabeyin ‘change’cisine götürür. Yirmi bin lirayı alır. Ekibe dağıtır. Güzel ağabey bugün gelir tayfadan birine cigara ısmarlar. Sen bilirsin ki yarın onu özel ekibine alacak. Güzel ağabeyin ekibi üç katlı villada oturur, normal tayfa gecekonduda…”
Bir hükümlünün anlattığı bu durum suç davranışını açıklamaya yönelik sosyolojik kuramlardan hangisine örnek gösterilebilir? Açıklayınız.
Alt-kültür kuramı (10 p.) Sosyoekonomik açıdan kötü durumda olan ailelerin çocuklarının yer aldığı çete benzeri grupların oluşumun açıklayan bir kuram (10p.) Meşru statü hiyerarşileri içerisinde yer bulamayan/bulamayacağını fark eden çocukların alternatif statü hiyerarşilerinin yer aldığı çeteler içerisine yönelmeleri hususu (10p.)

5.     “Çok farklı çevrelerden kadınlar, kadına yönelik şiddetin mağduru olabilirler. Ancak kadına yönelik şiddet mağduriyetinin yoğunlaştığı bir sosyoekonomik risk grubu da oluşturulabilir.”
Burada sözü edilen risk grubunun karakteristikleri nelerdir?
(Bu yanıtın buradaki kadar uzun olması gerekmiyor.  Sayısal verilere ve istatistiklere de gerek yok. Genel profilin ortaya konulması yeterli.)

Şiddete uğrayan kadınların yaşlarına bakıldığında, büyük bir bölümünün 25-45 yaş aralığında olduğu görülmüştür. Görece olarak genç ve yaşlı kadınların mağdurlar içerisinde daha küçük bir bölümü oluşturdukları görülebilir. Eğitim durumu bakımından mağdurların çoğunluğunu ilkokul mezunu veya hiç okula gitmemiş kadınlar oluşturmaktadır. Mağdurların istihdam durumuna bakıldığında, yüzde yetmişlik bir kesimin işgücüne katılmayan kadınlardan ve yüzde onluk bir kesimin ücretsiz aile işçilerinden oluştuğu görülmektedir. Sonuç olarak şiddete uğrayan kadınların yüzde seksenden fazlasının kişisel gelir sağlayan bir işi bulunmamaktadır. Çalışan kadınlar ise çoğunlukla tarım ve hizmet sektörlerinde istihdam edilmektedirler. Mağdur kadınların yüzde on beşi kendi adlarına kayıtlı (veya ortağı oldukları) bir evin bulunduğunu, yüzde sekizi ise bir arazisinin olduğunu belirtmiştir. Bunun dışında şiddet mağduru kadınların çok küçük bir kısmı kendi adlarına kayıtlı bir şirketin, aracın veya banka hesabının olduğunu belirtmiştir. Çalışan mağdur kadınların yüzde on sekiz kadarı sosyal güvenlik sistemi dâhilindedirler. Mağdur kadınların yüzde on dokuzu her hangi bir geliri (istihdam veya istihdam dışı) olduğunu belirtirken, bu kadınların yüzde otuzu gelirlerinin kontrolünün kendilerinde olmadığını ifade etmiştir. Şiddete uğrayan kadınların yüzde otuz beşi zor durumlarda bir ay boyunca geçinmelerini sağlayacak kadar paraya sahip olduğunu belirtirken, yüzde elli altısı acil durumlarda ailelerinden destek alabileceklerine inandıklarını beyan etmiştir. Şiddet mağduru kadınların yarıya yakını evlendiklerinde on sekiz-yirmi dört yaş aralığındayken, yaklaşık yüzde otuz beşi evlendiklerinde on sekiz yaşından küçük olduklarını belirtmiştir. Şiddetin yaşandığı evliliklerin çoğunluğunda hem dini hem de resmi nikâhın yapılmış olduğu görülmektedir. Mağdur kadınların yaklaşık yüzde yirmi beşi evliklerinin kendi istekleri dışında aile zoru ile olduğunu belirtirken, yine yaklaşık yüzde yirmi beşlik kısmı evliliklerinde başlık parası ödendiğini veya akraba evliliği yaptıklarını ifade etmiştir. Sonuç olarak ortaya çıkan tabloda şiddete uğrayan kadınların, çoğunlukla orta yaş grubunda (5p.), düşük eğitim düzeyine sahip(5p), istihdama katılmayan(5p.) veya katılsa dahi önemli oranda geliri üzerinde kontrolü olmayan(5p. ) ve önemli oranda rızaları dışında evlenmek zorunda kalmış(5p.) kadınlardan oluştuğu görülmektedir.
Tablo-1’deki verilere bakarak KYŞ mağduriyetinin sosyoekonomik açıdan belirli gruplarda yoğunlaşsa da toplumun her kesimine belirli düzeylerde yayıldığını söyleyebiliriz(5p.). Bu durum, şiddet sonrası desteğe ihtiyaç duyan kişilerle ilgili belirli bir profil oluşturmayı ve bu profile uygun olacak tek tip destek biçimleri ve koruma yöntemleri ile soruna yaklaşmayı imkânsız kılmaktadır. Çok farklı sosyal çevrelerden kadınlar KYŞ mağduru olabilirler. Kadınların tekil durumları sorunun yaşanış biçimini büyük oranda belirlemektedir.  Örneğin yabancı uyruklu bir sığınmacı kadın ile evlenip boşanmış bir kadın veya reşit olmayan bir kadın veyahut eşcinsel bir kadın, (kaçarak evlenme nedeniyle aileden dışlanmış bir kadın, engelli bir kadın, seks işçisi bir kadın, herhangi bir geliri olmayan bir kadın, imam nikâhlı bir kadın, HIV pozitif bir kadın vs.) KYŞ mağduru olduklarında bu mağduriyeti aynı şekilde yaşamayacaklardır. İçinde bulundukları tekil durum onların hem sosyal çevrelerini hem de hukuki statülerini birbirinden farklı kılacaktır.


6.     Hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde içinde bulunduğumuz çağda iş hukukunun paradigması değişmektedir. Çalışma yasalarına bakıldığında, işçilerin korunması hedefinden, işçi ve işveren arasında çalışma yaşamında bir dengenin kurulması hedefine doğru yöneldiği görülüyor. Piyasanın ihtiyaçları ile çalışanların ihtiyaçlarını birlikte gözetecek bir denge kurma çabasında, tarafların eşit güçte olmadıkları hesaba katılmadıkça ve bu gözetilmeden politika üretildiğinde, bir dengeden söz etmek oldukça zor olacaktır. Denge kurulsun ya da kurulmasın, burada değişen şey, tıpkı özgür emek sorununun kökenindeki gibi, iş ilişkisinde işçinin bağımlı ve tabi rolünün görmezden gelinmeye başlamasıdır.”
Bu sözleri sarf eden kişi, içinde bulunduğumuz çağda iş hukukunun paradigmasının değiştiği yönündeki iddiasını hangi güncel olay ve olguları öne sürerek destekleyebilir? Açıklayınız.
Burada çok yapılandırılmış bir cevap beklentisi yok. Derslerde sözünü ettiğimiz taşeronlaşma, özel istihdam büroları, zorunlu arabuluculuk, kıdem tazminatı fonu, esnek çalışma gibi iş güvencesini ortadan kaldırmaya ve iş hukukunun işçiyi korumak için getirilmiş emredici kurallarını etkisizleştirmeye yönelen güncel gelişmelerden bahsedilmesi bekleniyor. Bunlardan üçünü ortaya koyan tam puan alır.



[1] Merih: Mars.
[2] Şerif Mardin, İdeoloji, 17. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2015, s. 52.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder