30 Mayıs 2025 Cuma

2024-2025 HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ FİNAL CEVAP ANAHTARI

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI 30.05.25

1. Toplumsal çatışmaların çözümünde en elverişsiz hukuki mecra hangisidir? Neden?

En elverişsiz mecra adliyelerdir (5p) yani yargılama ve yaptırımdır. ​Adliyelerde çatışmalar çözülmez, bastırılır(5). Adliye bireysel uyuşmazlıkların çözüm merciidir. (5p) Daha mahrem ve esnek mecralarda ulaşılabilecek uzlaşıların hiç gündeme gelmemesi riski söz konusudur(5). Yargıcın önem ölçütleri ile tarafların önem ölçütleri örtüşmeyebilir(5). Tarafların önem atfettiği hususların yargıçça önemsiz görülmesi bu hususlar üzerinden kurulabilecek uzlaşıların gerçekleşememesine neden olabilir.Yargıcın verdiği hüküm duruma özgü değildir, esas kaygı yasaya uygunluktur. Bu bakımdan mahkemeden çıkacak karar iki tarafı da tatmin etmeyebilir(5). Tüm diğer yöntemler işe yaramadığında ve çatışma şiddetli akut bir soruna dönüştüğünde son çare olarak kullanılmalıdır(5).

2. Kinci muhbir davasına bir pozitivist yargıcın baktığını farz edelim. Hangi gerekçeyle ne yönde karar verirdi?

(Kinci muhbir davası, asker olan eşini Hitler’e ve Nazi yönetimine hakaret ettiği gerekçesiyle ihbar eden kadının ve bu asker hakkında idam cezasına hükmeden yargıçların yargılandığı davadır. Davaları karıştıran öğrenciler bu sorudan puan alamaz). Varsayımsal bir pozitivist yargıç bu davada (iftiraya ilişkin değerlendirme ayrı tutulmak üzere) muhbir kadının (5p) da yargıçların (5p) da cezalandırılmaması gerektiği yönünde karar verecektir. Pozitivizmde hukuk, egemenin emirleri, tanıma kuralına uygun olarak çıkarılmış yasa veyahut normlar hiyerarşisi bakımından geçerli yasalar olarak görülür. Hukuki geçerlilik ile ahlaki doğruluk farklı meselelerdir. Hukukçular sadece geçerliliği göz önünde bulundurmalı ahlaki değerlendirme yapmamalıdır(10p). Bu bakımdan muhbir (iftiraya ilişkin değerlendirme ayrı tutulmak üzere) geçerli bir yasanın yurttaşlara yüklediği ihbar yükümlülüğünü yerine getirmiş(5p), yargıçlar da işlendiğine kanaat getirilmiş suçla ilgili geçerli yasaların öngördüğü yaptırıma hükmetmişlerdir(5p). Bu bakımdan bu kişilere ceza vermek mümkün görünmemektedir.

3. Gustav Radbruch’a göre hukukun temel işlevleri nelerdir? Bu işlevler arasında nasıl bir ilişki vardır? Bir örnekle açıklayınız.

Radbruch’a göre hukukun üç temel işlevi vardır: düzen(5p), toplumsal yarar(5p) ve adalet(5p). Radbruch’a göre bu üç öğe arasında gerilimli (5p) bir ilişki vardır ve bir hukuk düzeninde bunların üçünün aynı anda mükemmel bir biçimde yerine getirilmesi mümkün değildir. Üç işlevin gerekleri birbiriyle çatışabilir. Buna birçok örnek verilebilir: İmam nikahlı eşe iş hukukundan doğan tazminatların verilmemesi, miras verilmemesi gibi… Burada düzen ile adalet arasındaki gerilim görülebilir. Keza hak düşürücü süreler de düzen ve adalet arasındaki gerilime örnek olarak gösterilebilir. Hukuk, hukuki güvenliği gözeterek bazı hakların kullanımını süreye bağlamıştır, bu süre geçtikten sonra kişi bu hakkını kullanamaz. Yine son zamanlarda gündeme gelen “emeklilikte yaşa takılanlar” ve “erken emeklilik” meselelerinde emekliliği birkaç günle kaçıran kişilerin durumu da böyledir. Toplumsal yararın fazlaca gözetilmesi de düzen ve adalet açısından sorun doğurabilir. Örneğin azınlık bir grubun elinde atıl bulunan servete el konulup çoğunluğa dağıtılması bir toplumsal yarar üretebilir ama düzen ve adalet açısından sorun yaratacaktır. (örnek: 10 puan)

4. ‘Kural şüpheciliği’ tezini Türk hukukundan bir örnekle açıklayınız.

Kural şüpheciliği tezi, ABD Hukuki Realizm akımı (5p) içerisinde dile getirilmiş bir tezdir. Bu teze göre hukuk kuralları, mahkemelerin kararlarını tek bir doğru karara yönlendirme kudretine sahip değildir(5p.). Aynı kural üzerinden aynı konuda taban tabana zıt kararlar verilebilir(5p) ve bu kararlar hukuken ve mantıken makul olacak şekilde gerekçelendirilebilir(5p). Türk hukukundan bu konuda verilebilecek bariz bir örnek, Anayasa Mahkemesinin olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri hakkında verdiği zıt kararlardır. Mahkeme, 1991 yılında verdiği kararlarında OHAL KHK’sı adı altında yapılan düzenlemelerin Anayasa'nın öngördüğü ve Anayasa'ya uygunluk denetimine bağlı tutmadığı olağanüstü hâl KHK'sı niteliğinde olup olmadıklarını yer, zaman ve konu bakımından değerlendirebileceğini ve bu koşulları karşılamayan OHAL KHK’larını iptal edebileceğini karara bağlamışken, 2016 yılında verdiği kararında OHAL KHK’larının mahkemenin denetim yetkisinin dışında olduğuna hükmetmiştir. Bu süreçte OHAL KHK’larının yasal rejiminde hiçbir değişiklik olmamıştır. Mahkeme aynı kurallar üzerinden taban tabana zıt iki karar vermiştir. Buna karşın her iki karar da hukuken gerekçelendirilebilir ve makul niteliktedir. (örnek: 10 puan)

(Bu yanıtta verilen örnek, somut mahkeme kararları üzerinden verilmelidir. Varsayımsal kararlar üzerinden örnek veren veya salt muğlak bir kanun maddesini örnek veren öğrenciler örnekten alınacak puanı alamazlar.)

5. Sınıf araçsalcılığı tezi nedir? Bu tez doğrultusunda iş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulamasını değerlendiriniz.

Sınıf araçsalcılığı tezi, Marksist hukuk tezlerinden biridir(5p). Bu tezde, hukukun üretim ilişkileri bakımından egemen olan sınıfın bir aracı olduğu iddia edilir(5p). Egemen sınıf, hukuku bir baskı aygıtı (5p) ve ideolojik meşrulaştırma aygıtı olarak(5p) kullanmaktadır. Egemen sınıfın çıkarlarına aykırı talepler hukuk aracılığıyla baskılanır ve egemen sınıfın ezilen sınıf üzerindeki sömürüsü de hukuk aracılığıyla meşrulaştırılır. İş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulaması bu tez için uygun bir örnek teşkil etmektedir. İşverenden 300.000 TL tutarında fazla mesai alacağı olan bir işçiyi düşünelim. Bu tutar işçinin emeğinin karşılığı ve hakkıdır. Ancak işçi bu alacağını doğrudan mahkemeye başvurarak talep edememektedir. Önce istese de istemese de arabuluculuk yoluna gitmelidir böylece işçinin adalete erişimi konusunda isteğinden bağımsız bir geciktirme söz konusudur. Bu durum bu uygulamanın bir baskı aracı olduğunu gösterir.(5p) Beri yandan, arabuluculuk sürecinde içinin kendi hakkı olan tutardan çok daha azına razı olabildiği, iş hukukunun emredici hükümlerinin bile altında kalan anlaşmalar yapılabildiği görülmektedir. İşçinin acil para ihtiyacı, mahkeme süreçlerinin uzaması, tahsilatta yaşanan sorunlar nedeniyle işçi örneğin 100.000 liraya razı olabilmektedir. Burada işçinin 200.000 liralık bir hakkından vazgeçtiği ve patronun hiç de hakkı olmayan 200.000 TL kazanç ele ettiği görülmektedir. Bu açık bir sömürü ilişkisidir ancak arabuluculuk uygulaması çerçevesinde hukuken meşrulaştırılmakta ve toplum da buna alıştırılmaktadır. Bu durum da uygulamanın bir ideolojik araç teşkil ettiğini göstermektedir. (5p)

6. Kuçuradi’ye göre bir normun doğru değerlendirmesi nasıl yapılır? Türk hukukundan bir örnekle açıklayınız.

Kuçuradi’ye göre bir normun doğru değerlendirilmesi 3 aşamada yapılır:

-        Normu anlamak. Normun hangi temel insan olanakları ya da haklarıyla ilgili olduğunu tespit etmek. (5p)

-        Aynı konudaki başka norm alternatiflerine göre özelliğini belirlemek. (5p)

-        Normun değeri ile insanın değeri arasındaki ilişkiyi görmek: Bu normun belirli gerçeklik koşullarında uygulandığı zaman, uygulandığı yerde kişilerin insani olanakları açısından yaratacağı sonuçları öngörmek ve diğer seçeneklerle karşılaştırmak.(5p)

Burada, evlenen kadının kıdem tazminatını alarak işinden ayrılabileceğine hükmeden normu örnek olarak kullanabiliriz.

Birinci aşama: Bu norm kadının çalışma hakkıyla ilgilidir. Norm, kadınlara bir seçenek sunmaktadır. Evlenen kadın işten ayrılmak zorunda değildir, isterse bu olanağı kullanabilir. Bu normun arka planına bir toplumsal cinsiyet anlayışı yer almaktadır. (5p)

İkinci aşama: Alternatif olarak böyle bir norm hiç yapılmayabilir, hem kadına hem erkeğe bu hak tanınabilir, bu hak çocuk sahibi olduktan sonra tanınabilir, işten ayrılma yerine ücretsiz izin gibi bir olanak tanınabilir, geri işe dönme hakkıyla birlikte tanınabilir, alternatifler çoğaltılabilir. (5p)

Bu norm Türkiye gibi ataerkil toplumsal cinsiyet normlarının hala etkin olduğu toplumlarda uygulandığında kadınların çalışma yaşamından uzaklaşmasına ve geri işe dönememesine neden olabilir. Evlenme sürecinde ortaya çıkan nakit ihtiyacı kadınların kıdem tazminatını almak için işten çıkma yönünde bir çevre baskısına uğramasına neden olabilir. Norm teknik olanakları başta olmak üzere birçok türsel insan olanağının toplumumuzdaki kadınlarca gerçekleştirilmesi bakımından sakıncalı görünmektedir. (5p)


9 Ocak 2025 Perşembe

2024-2025 Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Vize Cevap Anahtarı

 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ VİZE SINAVI ÖRNEK CEVAP ANAHTARI[1]

1. Kuçuradi etiğinde, ön yargılara ve kalıplara dayanarak yapılan ezbere değerlendirmeler değer biçme adını taşıyan değerlendirme türünü teşkil eder. (boşluğu doldurunuz)

2. Euthyphron ikileminin bugün hukuk felsefesi açısından anlam ve önemi nedir?

Euthyphron ikilemi, bugün de sürmekte olan “hukuki normativitenin tek kaynağı irade midir yoksa kural koyucu iradeyi de bağlayan ve belli bir iradeden kaynaklanmayan hukuki doğruluk yanlışlık (iyi yasa) ölçütleri var mıdır?” şeklinde kısaca ifade edilebilecek hukuk felsefesi tartışmasının ilk ifade ediliş biçimini oluşturur. Hukuki pozitivizm ile doğal hukuk ya da hukuki pragmatizm gibi kuramlar arasındaki tartışmalar da Euthyphron ikilemi ile bağlantılı olarak ve Euthyphron tartışmasının devamı olarak değerlendirilebilir. Hakeza aşağıda da ifade edileceği üzere Ortaçağ hukuk düşüncesinden Modern Hukuk düşüncesine geçiş Euthyphorn ikilemi bağlamında bir kutup değiştirme teşkil eder. Antik ve Ortaçağ’lardaki doğalcı/kozmolojik hukuk anlayışının yerini Hobbes’la birlikte iradeci bir anlayışın aldığını görürüz.

3. “Thomas Hobbes hukuk felsefesinde bir kırılma noktası teşkil eder” diyen bir kişi, bu iddiasını hangi temellere dayandırabilir?

Antik ve Ortaçağlardaki doğalcı/kozmik hukuk anlayışının yerini Hobbes’la birlikte iradeci bir anlayışın aldığını görürüz. Hobbes’a kadar doğada Tanrısal akıldan kaynaklanan bir düzen olduğu ve insanların da doğası itibariyle siyasal hayvanlar (zoon politikon) olmaları bakımından bu doğal düzene uygun olacak şekilde kendi yaşamlarını ve toplumlarını düzenlemesi gerektiği düşüncesi kabul görmüştür. Platon’dan Aquinolu Tommaso’ya kadar bu düşünce çizgisi izlenebilir. Hobbes ise bu düşünceye tümüyle karşıt bir görüşü ortaya koymuştur. Ona göre doğada düzen yoktur. Düzen doğal olarak var olmayan, ancak iradeyle kurulan bir şeydir. Doğa hali karmaşanın, belirsizliğin ve kuralsızlığın egemenliğindedir. İnsanlar doğaları itibariyle siyasal varlıklar değillerdir ancak çıkarları öyle gerektirdiği için iradeleri ile toplumu ve siyasal düzeni kurarlar. İradenin dışında bir kural kaynağı yoktur. Tespit edilebilir en yüce irade olan egemenin iradesi hukuki doğruluk ve yanlışlık bakımından tek başvuru merciidir. Egemenin iradesinin üzerinde, onu sınırlayan ya da ona ölçüt teşkil edebilecek başka bir normatif (doğa, tanrısal akıl, ebedi akıl vs.) kaynak yoktur. Bu görüş Hobbes’tan sonra kabul görmüş, doğalcı/kozmolojik hukuk kuramlarının geri plana itilmesine ve pozitivist hukuk kuramlarının hukuk felsefesi alanında hakimiyet kurmasına yol açmıştır.

4. Durkheim’a göre toplumsal bilinç ve devlet bilinci (idari bilinç) arasında ne gibi farklar vardır? Örneklerle açıklayınız.

Durkheim’a göre devlet toplumun düşünme organıdır. Uzmanlardan oluşur. Devlet, toplumsal bilinçte muğlak halde bulunan tasarımları berraklaştırır. Bu bakımdan:

-          Toplumsal bilinç: Dağınık, kısmen bilinçdışı, önyargılı, öngörüsüz, manipülasyona açık, kendiliğinden ve inceliksizdir.

-          Yönetsel bilinç: Örgütlü, derli toplu, hesapçı, odaklanmış ve berraktır.

Sözgelimi toplumun bir aşının yararı veya zararı konusunda uzman görüşüne sahip olması beklenemez, korku, kaygı veya yanlış yönlendirmelerde hareket edebilir ancak devlet, bünyesinde barındırdığı tıp uzmanları ile irrasyonel öğelerden uzak uzun vadeli bir politika oluşturabilir. Toplum öfke ve korku ile idam cezası talep ederken, devlet bünyesinde barındırdığı hukukçuların uzmanlığına başvurarak bunun suçla mücadelede doğru bir yöntem olmadığı sonucuna ulaşabilir.

Bu nedenle Durkheim’a göre, devlet yalnızca toplumun ne istediğini değil, aynı zamanda onun için faydalı olanı aramalıdır. Devlet halktan aldığını düşünüp tartmalıdır. Zaten onun varlık nedeni bir düşünce organı olmasıdır. Bu açıdan devletin vatandaşların isteklerine indirgenmesi kabul edilemez.



[1] Yanıtlar örnek niteliğindedir. Öğrencilerden birebir aynı cümleler beklenmez. Doğru bilgiler ve bağıntılarla oluşturulmuş başka yanıtlar da tam puan alabilir.

17 Aralık 2024 Salı

2023-2024 Hukuk Felsefesi Tarihi Vize Cevap Anahtarı

 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
HUKUK FELSEFESİ TARİHİ ARA SINAVI 16.04.24 CEVAP ANAHTARI

Furkan Kararmaz

1.      Antik Atina tarihinde çağ geçişlerine neden olan olaylar nelerdir? Bu olayların Atina’da siyasi ve hukuki kurumlara ve düşüncelere ne gibi yansımaları olmuştur? Açıklayınız. (150 Puan)

2.      Kendinizi Platon’a mı yoksa Aristoteles’e mi daha yakın görüyorsunuz? Yanıtınızı iki düşünürün varlık (nedir), bilgi (nasıl biliriz) ve değer (ne yapmak gerekir) kavrayışlarını karşılaştırarak gerekçelendiriniz. (150 puan)

3.      Sokratiklerin varlık kavrayışı ile Stoacıların varlık kavrayışı arasındaki temel farklılık nedir? Bu iki grubun varlık kavrayışındaki farklılık, etik/siyasi/hukuki kavrayışlarında da farklılıklara neden olmuş mudur? Açıklayınız. (150 puan)

Cevap 1: Kent devletlerinin kurulması(30p) ve soylu sınıfının oluşması ile Karanlık Çağ’dan Arkaik Çağ’a geçilmiştir. Bu dönemde Krallık yönetimi tasfiye edilmiş ve aristokrasiye geçilmiştir. Kralın yetkileri arkhon adı verilen soylulara bölüştürülmüş ve soylular meclisi olan Areopagos meclisi kurulmuştur. Yasama, yürütme ve yargı yetkisi soyluların eline geçmiştir.(40p) Arkaik Çağ’da deniz ticaretinin gelişmesi, deniz ve kara savaşlarında piyadelerin önem kazanması gibi olaylar soylu olmayan halk kesimlerinin de siyasette ağırlık kazanmasına neden olmuştur. Halk ile soylular arasında sınıf çatışması başlamış ve bu çatışma Atina’da demokratikleşmenin temelini oluşturmuştur. Drakon, Solon ve Kleisthenes’in reformları ile peyderpey aristokratik öğeler zayıflatılmış ve demokratikleşme adımları atılmıştır. Perslere karşı Salamis Deniz Zaferi’nin kazanılmasıyla Atina’da demokratik yaşam tahkim edilmiştir.(40p) Böylece Arkaik Çağ’dan Klasik Çağ’a geçilmiştir. Klasik çağda Areopagos meclisi kapatılmış yasama ve yargı yetkisi tüm erkek yurttaşların üye olduğu halk meclisine verilmiştir. Yürütme yetkisi ise yine halktan kişilerce kurulan Bule ve Prytaneis meclisleri ve halkın seçtiği magistratlar aracılığıyla kullanılmıştır. Böylece Atina’da doğrudan demokrasi yönetimine geçilmiştir.(40p)

Cevap 2. Platon varlıkta ideaları(15), bilgide anımsamayı(15), etikte fıtrata dayalı sınıfsal ayrımları(15) savunmuştur. Aristoteles varlıkta maddi, şekli, gai ve fail sebepleri(15), bilgide gözlem ve tümevarımı(15), etikte erdemliliği, dağıtıcı-denkleştirici adaleti ve hakkaniyeti gözetmeyi ve zoon-politikon tezini savunmuştur(15). (Öğrenci bu ayrımları belirttikten sonra hangi düşünürün görüşlerini daha çok benimsediğini gerekçelendirerek yanıtladığı takdirde tam puan alır.(60))

Cevap 3. Sokratiklerin varlık anlayışı düalist (ikici) (40)Stoacıların varlık anlayışı monisttir (40)(tekçi). Platon idealar dünyası ve nesneler dünyası ayrımı yapar, Aristoteles ise Tanrı ve evreni birbirinden ayrı görür. Bu ayrımlar bu düşünürlerin hiyerarşik(35) bir evren anlayışına yönelmesine neden olmuştur. Bu da son tahlilde toplumsal yaşamda da hiyerarşiler öngörmelerine yol açmıştır. Stoacılar ise tanrıyı evrenin aklı/ruhu olarak görürler. Asıl olan maddedir ve Tanrı maddeden ayrı düşünülemez. Tanrı, maddenin bir fonksiyonudur. Evrendeki her varlık tanrının bir parçasıdır. İnsan diğer varlıklardan farklı olarak Tanrısal aklın bir parçasını bünyesinde taşır ve bu sayede evreni, Tanrı’yı ve kendi görevini anlayabilir. Tüm insanlar bu parçayı taşırlar. Stoacıların bu görüşleri onların Sokratiklerden ayrılmalarına, insanlar arasındaki hiyerarşileri yadsımalarına ve tüm insanların eşitliğini(35) ve evrensel doğal hukuku savunmalarına yol açmıştır.

2023-2024 Hukuk Felsefesi Tarihi Final Cevap Anahtarı

 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
HUKUK FELSEFESİ TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI CEVAP ANAHTARI 13.06.24

Yönerge: Sınav süresi 45 dakikadır. Kaynak kullanılmaz. Yazım kurallarına uyum, anlatım becerisi ve yazının okunaklılığı değerlendirilerek kâğıdın geneli üzerinden puan ekleme veya azaltma yapılabilir. Başarılar dilerim. Furkan Kararmaz

1.      8-10. yüzyıllar arasında İslam toplumlarında görülen felsefi ve teknik başarıların sürdürülebilir olmamasının nedenleri nelerdir? Özetleyiniz. (40 Puan)

-        Dar kafalılık, korku ve dayatmacılık,

-        Sonraki halifelerin Mutezile okulunu desteklememesi,

-        Saray eşrafının içerde sefahate dışarda sofuluğa yönelmesi,

-        Felsefe ve din arasındaki uzlaşmanın sağlanamaması,

-        Felsefenin yabancı bir öğe olarak görülmesi,

-        Kuvvetlenen kelamcılığın Gazali gibi yetkin temsilciler ortaya çıkarması,

-        Kütüphanelerin tahrip edilmesi,

-        Yeni kurulan medreselerde akli ilimlerdense nakli ilimlere ağırlık verilmesi,

-        İslam milletleri arasındaki dil farklılıkları

-        Matbaanın çok geç kullanılmaya başlanması.

(beşer puan)

2.      Farabi ve Platon’un siyaset felsefelerini İbn Rüşd nasıl eleştirmiştir? Kısaca ifade ediniz. (40 puan)

Platon ve onu takip eden Farabi soyut, doğalcı ve olgulardan ziyade kuramsal mükemmelliği hedefleyen siyaset felsefeleri üretmişlerdir. Bu durum kendini Farabi’nin El-Medinet’ül Fazıla eserinin içeriğinde ve kurgusunda gösterir. Farabi burada varlığın ilk nedeni olarak Tanrı’dan başlar ve oradan aşağılara ine ine insan toplumlarına gelir ve insan toplumlarını da bu metafizik görüşe uygun olacak şekilde kurgular.

İbn Rüşd bu felsefi tutumu aşırı soyut (20) bulmaktadır. Ona göre siyaset, tabiat ve ilahiyat ayrı yöntem ve ilkelerle ele alınmalıdır. İbn Rüşd, siyaset alanında doğalcı ya da ilahi argümanlardansa olgulara ve insan iradesine önem verilmesi (20)gerektiğini savunmuştur. Bu bakımdan Platon’dansa Aristoteles’e daha yakın bir yerde durur.

3.      Aquinolu Tommaso’nun hukuk tanımı nasıldır? Bu tanım laik bir tanım mıdır? (40 puan)

Hukuk tanımı: «hukuk, insan eylemlerinin,  insan  mutluluğunu  gerçekleştirmek amacıyla bir halk ya da halkın temsilcisi tarafından ilan edilen kurallar aracılığıyla akla uygun bir şekilde düzenlenmesidir.»(20)

Bu tanın ilk bakışta tümüyle laik bir hukuk tanımı olarak görülmektedir. Ancak Tommaso, Aristoteles’i takip ederek mutluluğu “insanın, erdemine uygun davranışından kaynaklanan ruh durumu” olarak tanımlar ve ona göre insan erdemleri yiğitlik, ölçülülük ve bilgelik gibi ana erdemlerin yanı sıra alçakgönüllülükle Tanrı’ya teslim olmak, komşunu kendin gibi sevmek gibi Hıristiyan erdemlerini de içerir. Bu bilgilerle birlikte düşünüldüğünde bu tanım, yasakoyucuya yönetilenlerin Hıristiyan erdemlerine uygun olarak yaşamasına olanak verecek bir hukuk düzeni oluşturma görevi yüklemektedir. Bu bakımdan tümüyle laik bir tanım olduğu söylenemez.(20)

 

2023-2024 Hukuk Metodolojisi Bütünleme Cevap Anahtarı

 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

HUKUK METODOLOJİSİ DERSİ BÜTÜNLEME SINAVI 9.2.2024

Yönerge: Sınav süresi 50 dakikadır. Kaynak kullanılmaz. Sınav sonunda soru kağıdını alabilirsiniz. Başarılar dilerim.

Furkan Kararmaz

OLAY

Ahmet (24 yaşında), internet üzerinden tanışıp yakınlık kurduğu Malezya uyruklu Ameera’ya (17 yaşında) kendisinden çok hoşlandığını ve isterse onunla evlenebileceğini, ona iş bulabileceğini ve birlikte yaşayabileceklerini söylemiş ve onu Antalya’ya davet etmiştir. Ameera da Ahmet’ten hoşlandığını Türkiye’ye gelmeyi ve onunla evlenip Antalya’da yaşamayı çok istediğini ancak ailesinin izin vermeyeceğini söylemiştir.

Ahmet, Türkiye’de kız kaçırmanın eski bir gelenek olduğunu, gençler evlenmek istediğinde aileleri izin vermezse çiftlerin kaçarak evlendiğini söylemiş, eğer isterse Ameera’nın da kendisine kaçabileceğini dile getirmiştir. Ameera bu planı kabul edince Ahmet onun uçak biletini alarak Türkiye’ye gelmesini sağlamıştır.

Ameera, Türkiye’ye geldikten bir süre sonra Ahmet ile evlenmek istemiş ancak Ahmet Türkiye’de evlenme yaşının 18 olduğunu, kendisini çağırırken 18 yaşından küçük olduğunu bilmediğini, hem uçak biletine çok para verdiğini bu nedenle ekonomik durumunun kötüleştiğini, biraz beklemeleri gerektiğini söylemiştir. Bir süre sonra Ahmet, Ameera’ya bir arkadaşının onu çok beğendiğini ve onunla cinsel birliktelik yaşamak için çok yüksek meblağda bir para teklif ettiğini söylemiş ve Ameera’nın bu arkadaşıyla birlikte olması halinde evlenme masraflarını rahatlıkla karşılayabileceklerini söylemiştir. Ameera, konuyu düşüneceğini söylemiş ve Ahmet’in evde olmadığı bir anı fırsat bilerek kaçmış ve polise sığınmıştır. Ahmet hakkında ceza davası açılmış, Türk Ceza Kanunu’nun 80. maddesinin 1. ve 3. fıkraları uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.

İLGİLİ NORM

Türk Ceza Kanunu 80. madde:

(1)Zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhuş yaptırmak veya esarete tâbi kılmak ya da vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran, tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden ya da barındıran kimseye sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.

(3) Onsekiz yaşını doldurmamış olanların birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmeleri, kaçırılmaları, bir yerden diğer bir yere götürülmeleri veya sevk edilmeleri veya barındırılmaları hallerinde suça ait araç fiillerden hiçbirine başvurulmuş olmasa da faile birinci fıkrada belirtilen cezalar verilir.

SORULAR

1. Verilen bilgiler ve Hukuk Metodolojisi dersinde ele alınan konular çerçevesinde, söz konusu yargılamayı bir dedüktif mantık tasımı arz edecek şekilde öncüllere ayırarak yeniden ifade ediniz. (80 Puan)

2. Sizce bu tasımdaki en tartışmalı öncül hangisidir? Neden? (30 puan)

CEVAP ANAHTARI

1. SORU

1. Öncül: İlgili norm

2. Öncül: İlgili norm yürürlükte ve eldeki olaya yer bakımından uygulanabilir niteliktedir.

3. Öncül: İlgili norm Anayasaya uygundur.

4. Öncül: Ahmet’in cezai ehliyeti bulunmaktadır.

5. Öncül: Ahmet biletini alıp Malezya’dan Türkiye’ye gelmesini sağlayarak Ameera’yı ülkeye sokmuştur,
veya
Ahmet Ameera’yı ülkeden çıkarmıştır,
veya
Ahmet Ameera’yı tedarik etmiştir,
veya
Ahmet Ameera’yı kaçırmıştır,
veya
Ahmet Ameera’yı bir yerden başka bir yere götürmüştür,
veya
Ahmet Ameera’yı sevk etmiştir,
veya
Ahmet Ameera’yı barındırmıştır.

6. Öncül: Ahmet bunu Ameera’yı zorla çalıştırmak maksadıyla yapmıştır,
veya
Ahmet bunu Ameera’yı başkalarına hizmet ettirmek maksadıyla yapmıştır,
veya
Ahmet bunu Ameera’ya fuhuş yaptırmak maksadıyla yapmıştır,
veya
Ahmet bunu Ameera’yı esarete tabi kılmak maksadıyla yapmıştır,
veya
Ahmet bunu Ameera’nın vücut organlarının başkalarına verilmesini sağlamak maksadıyla yapmıştır.

7. Öncül: Ahmet evlenme vaadinde bulunarak Türkiye’ye gelmesini sağlarken Ameera’yı tehdit etmiştir,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera’ya baskı uygulamıştır,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera’ya cebir uygulamıştır,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera’ya şiddet uygulamıştır,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera üzerindeki nüfuzunu kötüye kullanmıştır,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera’yı kandırmıştır,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera üzerindeki denetim olanağından yararlanarak rızasını elde etmiştir,
veya
Ahmet bunu yaparken Ameera’nın çaresizliğinden yararlanarak rızasını elde etmiştir,
veya
Ameera 18 yaşından küçüktür.

SONUÇ: O halde, Ahmet’e sekiz yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası verilir.

 

2. SORU

İlk dört öncülü tartışmayı gerekli kılacak bir durum yoktur. Beşinci öncülde de Ahmet’in Ameera’yı Türkiye’ye davet ederek uçak biletini alması onu tedarik etmesi anlamına geleceğinden öncüldeki koşul gerçekleşmiştir. Yedinci öncülde tartışmalı değildir, zira kanun 3. fıkrasında kişinin 18 yaşından küçük olması halinde cebir, tehdit, kandırma gibi araç fiillerin aranmayacağını, kanunda belirtilen maksatlar mevcutsa çocuğun kendi rızasıyla gelmesi halinde de ceza verilebileceği belirtilmiştir.

En tartışmalı öncül altıncı öncüldür. Zira Ahmet’in Ameera’yı çağırırken fuhuş yaptırma maksadı olup olmadığı belli değildir. Bu maksadın varlığını destekler deliller (söz konusu arkadaşıyla daha önce mesajlaşmaları vs.) ortaya koymak gerekir ancak eldeki olayda böyle bilgilere sahip değiliz. Ahmet gerçekten evlenmek isteyerek çağırmış sonradan fikir değiştirmiş olabilir, Ahmet tek seferlik bir teklifte de bulunmuş olabilir. Bu ihtimaller göz ardı edilemeyeceğinden bu öncül tartışmalıdır.

 

2023-2024 Hukuk Metodolojisi Final Cevap Anahtarı

 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

HUKUK METODOLOJİSİ DERSİ DÖNEM SONU SINAVI CEVAP ANAHTARI 22.01.24

1.     Aşağıdaki kararı, ilgili normla birlikte geçerli bir dedüktif mantık tasımı arz edecek şekilde yeniden ifade ediniz. (50 puan)

2.     Bu tasımdaki tartışmalı öncüller hangileridir? (20 Puan)

3.     Bu karar hangi gerekçe eksikliği türüne örnek gösterilebilir? Açıklayınız. (30 puan)

CEVAP 1:

Öncül 1: İlgili norm (5187 s. kanun 25/2)

Öncül 2: Bu norm yürürlükte ve eldeki olaya yer bakımından uygulanabilir niteliktedir.

Öncül 3: Bu norm Anayasaya uygundur.

Öncül 4: R. İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kuran: Nüzul Sırasına Göre Türkçe Meal Tefsir” adlı çalışması bir basılmış eserdir.

Öncül 5: Bu eser hakkında soruşturma başlatılmıştır,
veya
Bu eser hakkında kovuşturma başlatılmıştır.

Öncül 6: Bu eser 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser Anayasanın 174. maddesinde yer alan inkılap kanunlarında öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 153. maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 155. maddesinde öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 311. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 312. maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 312/a maddesinde öngörülen suçlarla ilgilidir,
veya
Bu eser 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarında öngörülen suçlarla ilgilidir.

Sonuç: O halde R. İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kuran: Nüzul Sırasına Göre Türkçe Meal Tefsir” adlı eserinin tamamına hâkim kararıyla el konulabilir.

a.     Cevabın öncüller ve bu öncüllerden zorunlu olarak çıkan bir sonuçtan oluşan bir dedüktif mantık tasımı halinde yazılmış olması 10 puan. Cevap böyle yazılmadıysa bu sorudan 0 alınır.

b.     İlgili normun ilk öncüle yazılmış olması 5 puan.

c.      Öncüllerin içeriğinin doğru olması 35 puan değerindedir.

d.     Konunun hiç anlaşılmadığını gösteren yanıtlar, a ve b koşullarını sağlasalar da 0 alırlar.

CEVAP 2: Bu tasımda 1., 2., 3. ve 4. öncülleri tartışmalı kılacak bilgilere sahip değiliz. 5. öncül yanlıştır zira eser hakkında bir soruşturma veya kovuşturma bulunmadığını biliyoruz (10 puan). 6. öncül tartışmalıdır (10 puan). Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin eser hakkında öne sürdüğü “İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı unsurlar içerdiği” yönündeki iddiasını doğru kabul etsek bile bu durum kendiliğinden eserin 25/2 hükmünde aranan, anayasayı cebren ihlal veya ilga, askerleri kanuna itaatsizliğe teşvik, kanunlara karşı gelmeye teşvik, askerlik hizmetinden soğutma, suç işlemeye tahrik, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, halk arasında endişe, korku panik yaratma veya terör örgütü propagandası suçlarıyla ilgili olduğu anlamına gelmez.

CEVAP 3: Bu gerekçede aynı cümleler sürekli tekrarlanmış ancak ne eserin içeriğine ilişkin bilgi verilmiş ne eserin toplatılmasına gerekçe gösterilen kanun maddesi açıklanmış, ne norm ve olay arasındaki bağlantılar kurulmuş ne de Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşavirliği’nin böyle bir talepte bulunma yetki ve görevine sahip olup olmadığı tartışılmıştır (15 puan). Kararda tam gerekçesizlik (dış gerekçe eksikliği) bulunmaktadır(15 puan). Ancak eserin adı, ilgili kanun maddesi gibi bilgi kırıntılarına yer verilmiş olması nedeniyle bunun bir sözde gerekçe olduğu da savunulabilir. (Sözde gerekçe yanıtı da iyi temellendirildiyse tam puan alır.)

T. C.

İSTANBUL

… SULH CEZA HAKİMLİĞİ

DEĞİŞİK İŞ KARAR

DEĞİŞİK İŞ NO: 2023/951

HAKİM: …

KATİP: …

            T. C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin 26/01/2023 tarih ve … sayılı yazısı ile Müellifi R. İhsan Eliaçık olan “YAŞAYAN KUR’AN nuzül sırasına göre türkçe meal tefsir” isimli eserin basım ve yayımının durdurulmasına, dağıtılmış olanların toplatılmasına ve imha edilmesine dair talepli yazısı incelendi.

            GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

            T. C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin 26/01/2023 tarih ve … sayılı yazısı ile Müellifi R. İhsan Eliaçık olan “YAŞAYAN KUR’AN nuzül sırasına göre türkçe meal tefsir” isimli eser ile ilgili mealin İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı unsurlar içermekte olduğu ve ilgi sayılı evrakta belirtilen hususlara istinaden,

            Müellifi R. İhsan Eliaçık olan “YAŞAYAN KUR’AN nuzül sırasına göre türkçe meal tefsir” isimli eser ile ilgili mealin İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı unsurlar içermekte olduğu anlaşıldığından 5187 Sayılı Basın Kanununun 25/2 maddesi uyarınca BASIM, DAĞITIM ve satış YASAĞI GETİRİLMESİNE, elde edilen derginin tüm nüshalarına EL KONULMASINA (TOPLATILMASINA)

            Dosyanın gereği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

            Dair, soruşturma dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde, CMK’nın 268. ve devamı maddesleri gereğince İstanbul … Sulh Ceza Hakimliği nezdinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/02/2023

İLGİLİ NORM

5187 Sayılı Basın Kanunu

El koyma, dağıtım ve satış yasağı

Madde 25/2

Soruşturma veya kovuşturmanın başlatılmış olması şartıyla 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda, Anayasanın 174 üncü maddesinde yer alan inkılap kanunlarında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesinin ikinci fıkrasında [anayasayı cebren ihlal veya ilga], 153 üncü maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında [askerleri kanuna itaatsizliğe teşvik], 155 inci maddesinde [kanunlara karşı gelmeye teşvik, askerlik hizmetinden soğutma], 311 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında [suç işlemeye tahrik], 312 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında [halkı kin ve düşmanlığa tahrik], 312/a maddesinde [halk arasında endişe, korku, panik yaratma] ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarında [terör örgütü propagandası] öngörülen suçlarla ilgili olarak basılmış eserlerin tamamına hâkim kararıyla el konulabilir.

AÇIKLAMALAR

-        Karardaki imla hataları metnin aslında yer almaktadır.

-        Bu kararda aslında iki ayrı hüküm bulunmakta, birincisi “basım, dağıtım ve satış yasağı getirilmesi”, ikincisi ise “el koyma (toplatma)”. Sentezleme çalışmanızı sadece “el koyma (toplatma)” hükmü üzerinden yapınız. Her iki hüküm için ayrı ayrı sentezleme yapmanız gerekmiyor.

-        Kararda adı geçen eserle ilgili herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma bulunmamaktadır.

-        İlgili normda parantez içerisinde italik olarak belirtilen açıklamaları ben ekledim. Sorulara yanıt verilebilmesi için bunlardan başka ek bilgilere ihtiyaç bulunmuyor. (Ceza sınavı yapmıyorum.)

2023-2024 Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Vize Cevap Anahtarı

 

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ VİZE SINAVI 24.01.24

Yönerge: Sınav süresi 45 dakikadır. Kaynak kullanılmaz. Kağıdın üst kısmına adınızı soyadınız ve numaranızı yazarak imzalayınız. Yanıt için ayrılan yerlerin dışına yazılanlar değerlendirilmez. Her soru 25 puan değerindedir. Boş bırakılan sorulara 10 puan verilecektir. Başarılar dilerim. Furkan Kararmaz

1. Hart’a göre bir hukuk sisteminin nihai dayanağı olan toplumsal olgu nedir?

Uygulayıcıların tanıma kuralına yönelik içselleştirerek benimseme tutumlarıdır(25).

2. Modern toplumlarda asabiyet ve riyasetle düzen sağlanabilir mi? Neden?

Hayır, sağlanamaz (5). Modern toplumlarda birden fazla nesebin (soyun) bir arada yaşaması asabiyetin gücünü zayıflatmıştır, asabiyet dışında siyasi araçları gerekli kılmıştır (10).

Modern toplumlarda çok çeşitli ve karmaşık ilişkiler yaşanmakta ve buna mukabil çok çeşitli ve karmaşık uyuşmazlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle salt reis ya da şeflerin otoritesiyle bu uyuşmazlıkları önlemek ya da çözmek mümkün değildir. İyi teşkilatlanmış idari ve adli organlara ihtiyaç duyulmaktadır(10).

 

(Soruya “evet, sağlanabilir” yönünde verilen bir yanıt da eğer bilgilerle temellendirilebilmişse kabul edilir.)

3. Durkheim’ın toplumsal patoloji yaklaşımını örneklendirerek açıklayınız.

Durkheim’a göre toplumsal patoloji, bir toplumda bulunan ancak o toplumun ait olduğu toplum tipinde yaygın olarak bulunmayan (8) ve toplumun varlığını sürdürmesi bakımından dezavantaj yaratan (8) bir olgu ya da özelliktir.

 

Organik dayanışmalı A toplumunun ahlakının çocuk yaşta evlenmeyi teşvik ettiğini farz edelim. Organik dayanışmalı toplumlarda uzmanlaşma esastır ve çocuklar uzun soluklu bir eğitim sürecinden geçerek bir meslekte uzmanlaşır ve genelde bundan sonra evlenirler. Erken evlilikler bu toplumların genelinde görülmez. Bu bakımdan çocuk evlilikleri yaygın olmama ölçütü karşılar.

 

Ayrıca çocuk evlilikleri o toplumun üyelerinin gerekli eğitim süreçlerinden geçerek belirli bir meslekte uzmanlaşmalarını ve birey olmalarını zorlaştıracağından A toplumunu varlığını sürdürme mücadelesinde dezavantajlı kılacaktır. Bu bakımdan Durkheim’ın ikinci koşulu da karşılandığından çocuk yaşta evlenmeyi öneren ahlak kuralının patolojik nitelikte olduğunu söylemek gerekir. (9)

4. Hukukun toplumsal reform amaçlı araçsal kullanımında ne gibi farklı stratejiler benimsenebilir? Örneklerle açıklayınız.

1. Hukuk Devrimi (5); Türk Hukuk Devrimi örneği… (3)

2. Yasa ile yeni kurumlar oluşturma(5). Örneğin, Kadın Kobi Kredi Bankası… (3)

3. Yeni hukuksal yükümlülüklerin yaratılması(5); Örneğin, belirli büyüklükteki işletmelere belirli sayıda kadın işçi çalıştırma yükümlülüğünün getirilmesi… (4)