AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
HUKUK FELSEFESİ VE SOSYOLOJİSİ FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI 30.05.25
1. Toplumsal çatışmaların çözümünde en elverişsiz hukuki
mecra hangisidir? Neden?
En elverişsiz mecra adliyelerdir (5p) yani yargılama ve yaptırımdır. Adliyelerde çatışmalar çözülmez, bastırılır(5). Adliye bireysel uyuşmazlıkların çözüm merciidir. (5p) Daha mahrem ve esnek mecralarda ulaşılabilecek uzlaşıların hiç
gündeme gelmemesi riski söz konusudur(5). Yargıcın önem ölçütleri ile tarafların önem ölçütleri
örtüşmeyebilir(5). Tarafların önem atfettiği hususların yargıçça önemsiz
görülmesi bu hususlar üzerinden kurulabilecek uzlaşıların gerçekleşememesine
neden olabilir.Yargıcın verdiği hüküm duruma özgü değildir, esas
kaygı yasaya uygunluktur. Bu bakımdan mahkemeden çıkacak karar iki tarafı da
tatmin etmeyebilir(5). Tüm diğer yöntemler işe yaramadığında ve çatışma şiddetli akut
bir soruna dönüştüğünde son çare olarak kullanılmalıdır(5).
2. Kinci muhbir davasına bir
pozitivist yargıcın baktığını farz edelim. Hangi gerekçeyle ne yönde karar
verirdi?
(Kinci muhbir davası, asker olan eşini Hitler’e ve Nazi
yönetimine hakaret ettiği gerekçesiyle ihbar eden kadının ve bu asker hakkında
idam cezasına hükmeden yargıçların yargılandığı davadır. Davaları karıştıran
öğrenciler bu sorudan puan alamaz). Varsayımsal bir pozitivist
yargıç bu davada (iftiraya ilişkin değerlendirme ayrı tutulmak üzere) muhbir
kadının (5p) da yargıçların (5p) da cezalandırılmaması
gerektiği yönünde karar verecektir. Pozitivizmde hukuk, egemenin emirleri, tanıma kuralına
uygun olarak çıkarılmış yasa veyahut normlar hiyerarşisi bakımından geçerli
yasalar olarak görülür. Hukuki geçerlilik ile ahlaki doğruluk farklı
meselelerdir. Hukukçular sadece geçerliliği göz önünde bulundurmalı ahlaki
değerlendirme yapmamalıdır(10p). Bu bakımdan
muhbir (iftiraya ilişkin değerlendirme ayrı tutulmak üzere) geçerli bir yasanın
yurttaşlara yüklediği ihbar yükümlülüğünü yerine getirmiş(5p), yargıçlar da işlendiğine kanaat getirilmiş suçla ilgili
geçerli yasaların öngördüğü yaptırıma hükmetmişlerdir(5p). Bu bakımdan bu
kişilere ceza vermek mümkün görünmemektedir.
3. Gustav Radbruch’a göre hukukun temel işlevleri nelerdir?
Bu işlevler arasında nasıl bir ilişki vardır? Bir örnekle açıklayınız.
Radbruch’a göre hukukun üç temel işlevi vardır: düzen(5p), toplumsal
yarar(5p) ve adalet(5p). Radbruch’a
göre bu üç öğe arasında gerilimli (5p) bir
ilişki vardır ve bir hukuk düzeninde bunların üçünün aynı anda mükemmel bir biçimde
yerine getirilmesi mümkün değildir. Üç işlevin gerekleri birbiriyle
çatışabilir. Buna birçok örnek verilebilir: İmam nikahlı eşe iş hukukundan
doğan tazminatların verilmemesi, miras verilmemesi gibi… Burada düzen ile
adalet arasındaki gerilim görülebilir. Keza hak düşürücü süreler de düzen ve
adalet arasındaki gerilime örnek olarak gösterilebilir. Hukuk, hukuki güvenliği
gözeterek bazı hakların kullanımını süreye bağlamıştır, bu süre geçtikten sonra
kişi bu hakkını kullanamaz. Yine son zamanlarda gündeme gelen “emeklilikte yaşa
takılanlar” ve “erken emeklilik” meselelerinde emekliliği birkaç günle kaçıran
kişilerin durumu da böyledir. Toplumsal yararın fazlaca gözetilmesi de düzen ve
adalet açısından sorun doğurabilir. Örneğin azınlık bir grubun elinde atıl
bulunan servete el konulup çoğunluğa dağıtılması bir toplumsal yarar üretebilir
ama düzen ve adalet açısından sorun yaratacaktır. (örnek:
10 puan)
4. ‘Kural şüpheciliği’ tezini Türk hukukundan bir örnekle
açıklayınız.
Kural
şüpheciliği tezi, ABD Hukuki Realizm akımı (5p) içerisinde
dile getirilmiş bir tezdir. Bu teze göre hukuk kuralları, mahkemelerin
kararlarını tek bir doğru karara yönlendirme kudretine sahip değildir(5p.). Aynı
kural üzerinden aynı konuda taban tabana zıt
kararlar verilebilir(5p) ve bu kararlar hukuken ve mantıken makul olacak şekilde gerekçelendirilebilir(5p). Türk
hukukundan bu konuda verilebilecek bariz bir örnek, Anayasa Mahkemesinin
olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri hakkında verdiği zıt kararlardır. Mahkeme,
1991 yılında verdiği kararlarında OHAL KHK’sı adı altında yapılan
düzenlemelerin Anayasa'nın öngördüğü ve Anayasa'ya uygunluk denetimine bağlı
tutmadığı olağanüstü hâl KHK'sı niteliğinde olup olmadıklarını yer, zaman ve
konu bakımından değerlendirebileceğini ve bu koşulları karşılamayan OHAL KHK’larını
iptal edebileceğini karara bağlamışken, 2016 yılında verdiği kararında OHAL KHK’larının
mahkemenin denetim yetkisinin dışında olduğuna hükmetmiştir. Bu süreçte OHAL
KHK’larının yasal rejiminde hiçbir değişiklik olmamıştır. Mahkeme aynı kurallar
üzerinden taban tabana zıt iki karar vermiştir. Buna karşın her iki karar da hukuken
gerekçelendirilebilir ve makul niteliktedir. (örnek: 10
puan)
(Bu yanıtta verilen örnek, somut mahkeme kararları üzerinden
verilmelidir. Varsayımsal kararlar üzerinden örnek veren veya salt muğlak bir
kanun maddesini örnek veren öğrenciler örnekten alınacak puanı alamazlar.)
5. Sınıf araçsalcılığı tezi nedir? Bu tez doğrultusunda iş
uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulamasını değerlendiriniz.
Sınıf araçsalcılığı tezi, Marksist
hukuk tezlerinden biridir(5p). Bu tezde, hukukun üretim ilişkileri bakımından
egemen olan sınıfın bir aracı olduğu iddia edilir(5p).
Egemen sınıf, hukuku bir baskı aygıtı (5p) ve
ideolojik meşrulaştırma aygıtı olarak(5p) kullanmaktadır.
Egemen sınıfın çıkarlarına aykırı talepler hukuk aracılığıyla baskılanır ve
egemen sınıfın ezilen sınıf üzerindeki sömürüsü de hukuk aracılığıyla meşrulaştırılır.
İş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk uygulaması bu tez için uygun bir
örnek teşkil etmektedir. İşverenden 300.000 TL tutarında fazla mesai alacağı
olan bir işçiyi düşünelim. Bu tutar işçinin emeğinin karşılığı ve hakkıdır. Ancak
işçi bu alacağını doğrudan mahkemeye başvurarak talep edememektedir. Önce istese
de istemese de arabuluculuk yoluna gitmelidir böylece işçinin adalete erişimi
konusunda isteğinden bağımsız bir geciktirme söz konusudur. Bu durum bu uygulamanın bir baskı aracı olduğunu gösterir.(5p)
Beri yandan, arabuluculuk sürecinde içinin kendi hakkı olan tutardan çok
daha azına razı olabildiği, iş hukukunun emredici hükümlerinin bile altında
kalan anlaşmalar yapılabildiği görülmektedir. İşçinin acil para ihtiyacı,
mahkeme süreçlerinin uzaması, tahsilatta yaşanan sorunlar nedeniyle işçi
örneğin 100.000 liraya razı olabilmektedir. Burada işçinin 200.000 liralık bir
hakkından vazgeçtiği ve patronun hiç de hakkı olmayan 200.000 TL kazanç ele
ettiği görülmektedir. Bu açık bir sömürü ilişkisidir ancak arabuluculuk uygulaması
çerçevesinde hukuken meşrulaştırılmakta ve toplum da buna alıştırılmaktadır. Bu durum da uygulamanın bir ideolojik araç teşkil
ettiğini göstermektedir. (5p)
6. Kuçuradi’ye göre bir normun doğru değerlendirmesi nasıl
yapılır? Türk hukukundan bir örnekle açıklayınız.
Kuçuradi’ye
göre bir normun doğru değerlendirilmesi 3 aşamada yapılır:
-
Normu
anlamak. Normun hangi temel insan olanakları ya da haklarıyla ilgili olduğunu
tespit etmek. (5p)
-
Aynı
konudaki başka norm alternatiflerine göre özelliğini belirlemek. (5p)
-
Normun
değeri ile insanın değeri arasındaki ilişkiyi görmek: Bu normun belirli
gerçeklik koşullarında uygulandığı zaman, uygulandığı yerde kişilerin insani
olanakları açısından yaratacağı sonuçları öngörmek ve diğer seçeneklerle
karşılaştırmak.(5p)
Burada,
evlenen kadının kıdem tazminatını alarak işinden ayrılabileceğine hükmeden normu
örnek olarak kullanabiliriz.
Birinci aşama: Bu norm kadının çalışma hakkıyla ilgilidir. Norm,
kadınlara bir seçenek sunmaktadır. Evlenen kadın işten ayrılmak zorunda
değildir, isterse bu olanağı kullanabilir. Bu normun arka planına bir toplumsal
cinsiyet anlayışı yer almaktadır. (5p)
İkinci aşama: Alternatif olarak böyle bir norm hiç
yapılmayabilir, hem kadına hem erkeğe bu hak tanınabilir, bu hak çocuk sahibi
olduktan sonra tanınabilir, işten ayrılma yerine ücretsiz izin gibi bir olanak
tanınabilir, geri işe dönme hakkıyla birlikte tanınabilir, alternatifler
çoğaltılabilir. (5p)
Bu
norm Türkiye gibi ataerkil toplumsal cinsiyet normlarının hala etkin olduğu
toplumlarda uygulandığında kadınların çalışma yaşamından uzaklaşmasına ve geri
işe dönememesine neden olabilir. Evlenme sürecinde ortaya çıkan nakit ihtiyacı
kadınların kıdem tazminatını almak için işten çıkma yönünde bir çevre baskısına
uğramasına neden olabilir. Norm teknik olanakları başta olmak üzere birçok türsel
insan olanağının toplumumuzdaki kadınlarca gerçekleştirilmesi bakımından
sakıncalı görünmektedir. (5p)